Çarşamba, Mayıs 05, 2010

bu sakalı kırkarım...


Osmanlı'nın kökenlerine indiği "Between Two Worlds"le tanıyorduk, geçen sene Metis'ten "Kim Var İmiş Biz Burada Yoğ İken" ile çıkageldi. Nisan'da da yeni güzel dergi bir+bir'de boy gösterdi (Karacaoğlan Experience, Yücel Göktürk ve Ulaş Özdemir'in söyleşisi). Harvard'dan Cemal Kafadar'ın ağzından harbiden bal damlıyor, damladıkça kafa açıyor.

(...) Karacaoğlan büyük pîr. Böyle birkaç kişinin yüzlerce yıldır, milyonlarca insan için önemli olması müthiş bir şey. Yunus'tan beri gürül gürül akan bir Anadolu Türkçesi var. Yunus, Kaygusuz Abdal, Karacaoğlan bu üçü çok büyük geliyor bana. Kaygusuz'u Ceza gibi birinin hiphop yapıp tanıtmasını isterim yeni kuşaklara. Kaygusuz hiphop gelmiş, hiphop gitmiş.

(...) "Kaygusuz Abdal menem / Fartı furtu bilmenem / Bir tüyünü koymanam / Bu sakalı kırkarım..." Hiphopa çok benzeyen sesini daha çok bunlarda görüyorum.

(...) Kaygusuz'la Abdal Musa'nın geyik hikâyesinin çevreci bir açıdan ele alınması mümkün, ki ben de öyle okumaktan yanayım. Bunu anakronistik olarak görmüyorum, o hikâyenin acayip güzel bir çevreci filmi olmaz mı?

(...) Karacaoğlan, aşkı, insani birlikteliği, tenselliği tecrübe eden, sonra onu şiirine, sanatına döken ve o tecrübeyi daha iyi anlamamızı sağlayan bir insan. Bu bakımdan Karacaoğlan'ın Jimi Hendrix'e benzetiyorum, aynı frekanstalar. Jimi Hendrix'in "Are You Experienced"ını hatırlayın. Karacaoğlan da tecrübe olarak yaşıyor.

Röportajın devamı Mayıs sayısında imiş...

resimdeki de google images'ın dediğine göre karacaoğlan efendim...

Hiç yorum yok: