Cuma, Mayıs 29, 2009

kahırkeşliğin marşı


Sinema dergisi Altyazı’da bu ay Orhan Gencebay dosyası (Haziran; Senem Aytaç, Zeynep Dadak) var. Orhan Pamuk’tan Meral Özbek’e Gencebay’ı sormuşlar. Sorulardan birisi “Orhan Gencebay deyince aklınıza hangi şarkı geliyor. Sinema yazarı Yeşim Tabak’ın stilize cevabıdır:

“İster istemez Batsın Bu Dünya. Orhan Gencebay’ın kariyerinin ve kişiliğinin bile üstüne çıkmış; kavrama dönüşmüş bir şarkı; “la la la” da hata raporu gönderen “of of of”çu kahırkeşliğin marşı.”

Ben de Hatasız Kul Olmaz derim.

Perşembe, Mayıs 28, 2009

baktım ona sessizce uzaktan


Gecikmeyle de olsa sonunda “The Reader.” Hatırlanacak sahne Nazi gardiyanı Hana Schmitz’in onu yargılayanlara hitaben “Siz olsaydınız ne yapardınız” demesi. Hatırlattığı ise Ahmet Haşim’den Parıltı:

Ateş gibi bir nehr akıyordu
Ruhumla o ruhun arasından
Bahsetti derinden ona halim
Aşkın bu onulmaz yarasından.

Vurdukça bu nehrin ona aksi
Kaçtım o bakıştan, o dudaktan
Baktım ona sessizce uzaktan
Vurdukça bu aşkın ona aksi...

Çarşamba, Mayıs 27, 2009

26


26 yıl yaşadı; onca güzelliğin yanı sıra şu dizeleri de bıraktı savaş karşıtı genç şair yazar Wolfgang Borchert.

dan dun ötüyor tramvayın zili
ve kimse bilmiyor
nereye

Salı, Mayıs 26, 2009

a melody so plain


dylan'dan turgut uyar sesi:

I wish I could write you a melody so plain
That could hold you dear lady from going insane
That could ease you and cool you and cease the pain
Of your useless and pointless knowledge

bd /tombtone blues

Cumartesi, Mayıs 23, 2009

duvardan geçmek için

los angeles times yazarlara neden okuduklarını sormuş. “The Suitors” isimli romanın yazarı Ben Ehrenheich yanıtlıyor:

Tam hatırlamadığım bir kitap var; ama onu ilkokul kütüphanesinde nerede bulduğumu net olarak hatırlıyorum. Kapıdan girdikten sonra, iki buçuk metre kadar sağda, alttan üçüncü rafın tam ortasında. O zamanlarda da bugünkü gibi iflah olmaz bir okurdum.. Okul otobüsünde okurdum; yemek masasında, yorganın altında; kapısı kilitlenebilen tek odada saatler boyu okurdum. Ya da banyoda okurdum, hem de kız kardeşimin kapıyı yumruklayıp durmasına rağmen… Bahsettiğim kitap tıpkı benim gibi yalnız bir oğlan çocuğu hakkındaydı. Çocuk dokunduğu her şeyin üstünde ritm tutmak ve ritmi oluşturan her küçük darbeyi saymak gibi sıkıntılı bir alışkanlığa sahipti. Bir gün taştan bir duvara tıp tıp vurdu ve bir kapı ortaya çıktı. Kapının arkasında başka bir dünya vardı; daha iyi sayılmazdı ama daha parlak ve hareketliydi. Ben de onun etrafı tıpırdatıp durmasına neden olan dürtü yüzünden okuyorum; kapılar aramak ve duvarlardan geçmek için…

Cuma, Mayıs 22, 2009

bir kitaplık nasıl kurulur?


Şavkar Altınel, Notos Öykü dergisinde (Sayı 10) Mark Twain’den aktarıyor:

Bir kitaplık kendi içinde “iyi” olamaz, yalnızca “sahibi ve kullanıcısı için iyi” olabilir. Mark Twain iyi bir kitaplığın Jane Austen’in yapıtlarına yer vermeyerek kurulabileceğini, böyle bir kitaplığın, başka hiçbir kitap içermese bile, Austen’inkileri de içermeyeceği için gene de iyi bir kitaplık olacağını söyler.

Perşembe, Mayıs 21, 2009

coraline


Neil Gaiman’ın Coraline’inin girişinde bir epigraf. D. K. Chesterton’dan:

Peri masalları gerçekten de ötedir; bize ejderhaların var olduğunu söylediklerinden değil, onları yenebileceğimizi de anlattıklarından…